Ruh, insanın en derin hislerinin kaynağıdır.
İç dünyamızın, duygularımızın ve kimliğimizin yankılandığı bir alan gibidir. Bu iç dünyamızın penceresi de gözlerimizdir. Gözlerde ki bakışlar insanın duygularını ifade ettiği, iç dünyasını yansıttığı en saf ve etkileyici yoldur. Gözlerde yaşlar, bu iç dünyanın renkli ve duygusal gökkuşağını oluşturur. Ancak, bazen gözlerde yaş bulunmaması, insanın ruhunda bir boşluk hissi yaratır. Peki, gözlerde yaş yoksa, ruh nasıl bir gökkuşağına sahip olabilir?
Gözlerde yaşın eksikliği, bazen güçlü görünme çabalarının bir sonucu olabilir. Toplumun beklentileri, güçlü olma zorunluluğu, hislerin paylaşılmasının zayıflık olarak algılanması gibi nedenlerle duygular içinde tutulur. Ancak, güçlü görünme çabaları, zamanla iç dünyada biriken duyguların ağırlığını artırabilir. Ruhun içindeki renkler solmaya başlar ve gökkuşağından bazı tonlar kaybolabilir.
Ancak, duyguların gözlerde yaş olarak ifade edilememesi, onların tamamen yok olduğu anlamına gelmez. Belki de o yaşlar, ruhun derinliklerinde, korunaklı bir yerde bekliyor, zamanı geldiğinde tekrar ortaya çıkacak.
Belki de o gökkuşağı, iç dünyamızın derinliklerinde saklı, duyguların, umutların ve renklerin bir karışımıdır. Kendi iç dünyamızı keşfederek, duygularımızı ifade ederek ve ruhumuzun renklerine dikkatlice kulak vererek, ruhumuzun gökkuşağını yeniden canlandırabiliriz.
Gülşah Ergün
Yorumlar
Yorum Gönder