Evet sevgili çikopaps okuyucuları bu akşam ki yazımız beni mutlu ederek mutlu olan sevgili çikolarıma teşekkür yazısıdır. Bana 2 yılda dostluğun çok farklı kavramını farklı şekilde öğreten çikolarım öncelikle iyi ki varsınız diyerek lafa girmek istiyorum. Şu ana kadar mutlu anlarımda zaten hep yanımdaydınız ama en önemlisi her zor anımda azıcık suratım düştüğünde bile yanımda olup beni güldüren müthiş insanlar dostluğunuzu o kadar derinden hissettirdiniz ki bunun için size ne kadar teşekkür etsem azdır.
Ve günün sözü aslında dünün sözüydü bu ; iyi şeyler inandığında, daha iyi şeyler sabrettiğin de ve en iyi şeyler hiç vazgeçmediğin de gelir.
Neyse uzun lafın kısası hayatta hiçbir şeye değişmeyeceğim dostluğunuzu bana verdiğiniz için tekrar tekrar teşekkür ederim. İyi ki varsınız.
Hayatımız da hep sizin mutluluğunuzla mutlu olan insanlar olur inşallah.
Buda küçük bir hikaye;
Kıyafetlerinden hayli varlıklı bir aileden geldiği belli küçük kız, avucundaki para destesini sımsıkı tutarak rafları inceliyordu. Burası kentin en büyük oyuncak mağazasıydı. Aranan her şeyin bulunduğu, bitmez tükenmez raf koridorlarının bulunduğu mağazalardan biri.
Rafların arasında öylece gezinirken, reyonların birinde kala kaldı. Muhteşem bir bebekti bu. Dünya güzeli yüzlü ve ipek kadife elbiseli muhteşem bir bebek. Babasına döndü, bebeği işaret etti.
"Avucumdaki para yeter mi?"
Babası, başı ile "evet" dercesine olumlu bir hareket yaptı. Bebeği kucakladı ve koridoru takip ederek kasaya doğru yürüdü. Tam bu sırada tıpkı kendisi gibi, babası ile alışverişe çıkmış bir küçük çocuk gördü. Kısa pantolonluydu, gömleği iyice eskimişti. Çocuğun elinde bir kaç dolar vardı. Raftaki oyuncaklardan birinin önünde heyecanla durdu.
"İşte istediğim bu baba !" diye çığlık attı, avucunu gösterdi.
"Yeter mi ? "
Babasının gözleri önüne doğru eğilirken, başı "yetmez" işareti verdi. Çocuk, avucundaki paraya baktı. Oyuncağı rafa yerine koydu. Babasının elini tuttu ve koridorun ucuna doğru yürüdü, boyama kitaplarının olduğu rafa.
Küçük kız kucağındaki bebeğe bir daha baktı. Sonra çocuğun seçtiği oyuncağa döndü. Bebeği götürüp yerine koydu. Oyuncağı eline aldı.
"Yeteri kadar param var mı baba?" dedi. Babası yine "evet" dercesine başını salladı.
Kasaya gittiler, parayı ödediler. Küçük kız, kasadaki adama bir şeyler fısıldadı. Kız ve babası, geriye çekilip beklemeye başladılar. Az sonra oğlan ve babası, ellerinde bir boyama kitabı ile kasaya geldiler.
Kasiyer : "Kutlarım sizi" dedi heyecanla;"Bu gün bininci müşteri olarak bir armağan kazandınız" ve oyuncak kutusunu küçük çocuğa uzattı.
"Harika!" diye çığlık attı çocuk:
"Baba, bu benim en çok istediğim şeydi biliyorsun."
Baba oğul, sevinç içinde dükkanı terk ederken, içeride kalan baba :
"Ne kadar cömertsin kızım, sana bunu yapma kararını verdiren ne?" dedi.
"Baba, annemle birlikte bana bu parayı verdikten sonra "seni en çok mutlu edecek şeyi al" demediniz mi?"
"Tabi öyle dedik, tatlım!"
"Bende aynen öyle yaptım baba. Şu anda ne kadar mutlu olduğumu biliyor musun?"
"Mutluluk öyle bir servettir ki bölüşüldükçe çoğalır."
Yorumlar
Yorum Gönder